9 Temmuz 2016 Cumartesi



Büyüyor; Ve ben hala inanamıyorum. Zaman ne kadar kıymetli, her anımız,dakikamız... Doğuşu daha dün gibi... Her yaşında farklı paylaşımlar,farklı duygular... Ani tepkileri, üzerine hemen özür dilemesi,sevgi dolu yüreği,sohbetlerimiz,gülen gözleri, aynı esprilere beraber gülmek, aynı yerden bakmak, bazen ayrışmak,sonrasında oturup kritiğini yapmak, konuşabilmek,beraber gezmek, beklentisiz sevmek... İzliyorum, izlerken de yaşamak... Büyük bir sevgi,özüm, söylenmemiş sözüm,derinim,derinliğim,gülüşüm,yaşamışlığım,hissettiklerim!..

28 Mayıs 2011 Cumartesi

2 Haziran 2010 Çarşamba

OĞLUM'A

Cumartesi günü doğum gününü kutladık oğlumun. Kocaman altı yıl… Her an’ını yaşayacağımı düşündüğüm zaman… Karşımda, çocuk kalbiyle heyecanlanan, ertesi gün arkadaşları gelecek diye ‘’Kaça kadar sayarsam sabah olur anneciğim.’’ diyen küçük bir adam var şimdi. Doğumundan itibaren yaşamımda açan bir çiçek, yaşamımın tüm renkleri, yeni doğan güneş… Bilge, berrak, sevgi dolu… Ekin Baran; İnsanların isimleriyle özdeş bir yanı olduğunu düşünmüşümdür hep. Bunu yazarken, kendi ismimin anlamıyla ne gibi bir özdeş yanım var, onu bulmaya çalıştım bu arada. Funda; süpürge otu demektir. Süpürge otuyla hangi yanım özdeş olabilir diye düşünürken, süpürge bende her zaman cadıyı çağrıştırdığından, evet buldum dedim. Funda ve bir cadı… Olabilir tabi, neden olmasın. Ya da maki topluluğu diyelim de, doğadan güzel bir parça olsun ismimin anlamı ve ben! Gelelim asıl konuya. Ekin; Kültür ve ekilmiş tahılın filiz vermesi demektir. Baran ise yağmur… İsimlerinin anlamlarıyla beraber oğlumu düşündüğümde o kadar örtüşüyor ki… Dinginlik, huzur, arınma, gülümseme… Dokunmuş, işlenmiş, üretmiş… Kökleriyle toprağa tutunmuş, büyüyüp dallarıyla bulutlara doğru uzanan bir ağaç… Bazen dingin bir yağmur gibi süzülerek, uysallığını anlatır, bazen dolu gibi tane tane dökülüp, gelişi sert olsa da, ruhunu okşar onu seven yüreklerin. Bunları yazarken o’nu doğurduğum günlere döndüm bir anda. Doğum sonrası uyandığımda ağzımda oksijen maskesi… Bebeğim nerde diye soruşum… Hemşire ağzımdan oksijen maskesini çıkardı ve Ekin Baran bebeği gösterdi bana. Kocamandı. Kaç kilo diye sordum. 4.440 gr dediler. Şaşırmıştım! Kilolu olacağını biliyorduk ama o kadarını beklemiyordum doğrusu. Hastanenin rekorunu kırmıştım . Hemşireler adını tosun bebek koydular. Ben de tosun bebeğin annesi… Daha sonra oğlumla beraber , odaya doğru götürdüler bizi. Annem ve arkadaşım Figen heyecanla bizi bekliyorlardı. Odaya geldiğimizde, Figen ve annemin bebeği almaları… Bu ne kadar tatlıymış diyerek… Babasının, bebeğimizin doğum haberini alır almaz kuvöz odasında çocuk araması… Hasta bakıcının yardım edin de, hastayı yatıralım demesi, çok güldürmüştü beni. Kimse benimle ilgilenmiyordu. Kraliçelik tahtımdan inmek zorunda kalmıştım o gün! Herkesin ilgisi Ekin’imin üzerindeydi. İlk kucağıma verdiklerinde inanamadım. Bu bizim mi dedim? Nasıl bir hediyeydi bu böyle? Evrenin en güzel hediyesi… Ağladım. Sevinç gözyaşlarını tam duygusuyla, o gün yaşadım ilk diyebilirim. Sonra topuktan alınan kan. Bebeğimin saniye sürmeyen viyaklaması üzerine, benim dört saat ağlayışım. Bebeğimin canı yandı diye diye. O kadar çok duyguyu bir arada yaşadım ki… Eşime, ‘’Başka bir çocuğumuz olmasın, başka bir çocuğu bu kadar sevmek istemiyorum.’’ demiştim. Öyle bir şey olursa sanki bebeğimize, bu masumiyete ihanet edecektik. Doğum öncesi sevgiyle, heyecanlı bekleyiş, doğum sonrası heyecan, sevgi, korku!… Yaşamın kirli elleri bu özü, bu temizliği ya çok zorlarsa. Bunlarla beraber annemi sürekli hemşirenin yanına gönderişim… Hıçkırdı, hemşireyi çağır. Hapşurdu, hemşireyi çağır. Gazı çıkmadı, sabaha kadar anneni uyutma. Görmemişin bir oğlu olmuş durumunu sonuna kadar yaşadım diyebilirim.
Öyle bir duyguydu ki ifadesi, tanımı yok. Yaşıyorsun… Yaşamak, alabildiğine hissederek… Evet, bebeğimin her an’ını yaşamalıydım. Gelecek ve geçmiş olmadan… Gel git aklım yerine, düşün ve yap aklımı kullanmalıydım. Büyüdüm, sayesinde ilerledim. Damlaydım, doluyordum, dolmaya da devam edeceğim. Denizlere akan bir nehir gibiyim şu anda. Suyun akışına bıraktım kendimi , oğlumla çoğalıp kocaman oldum. Yaşamımın bitmeyen şiiri… Dize dize yazsan da sonu gelmeyen… Daha önce bu duyguyu tanımlamak zor, yaşamak gerekir demiştim. Tanımlamaya kalkarsam eğer, evet bunun adı mutluluk . Kocaman bir mutluluk…
İyi ki varsın bebeğim, iyi ki doğdun.
Doğum günün kutlu olsun !